Bir zamanlar uzak diyarlarda, dağların eteğinde küçük bir köy vardı. Bu köyde yaşayan insanlar doğayla iç içe, sade bir yaşam sürerlerdi. Köyün en küçük kızı Börte, diğer çocuklardan farklıydı. O, doğayla konuşan, hayvanlarla dost olan bir ruha sahipti.
Bir gün, Börte ormanda dolaşırken bir kurtla karşılaştı. Kurt, büyük ve güçlüydü; ama Börte’nin gözlerindeki merak ve sevgiyle ona yaklaştı. Kurt, genellikle insanlardan kaçardı, ama Börte’nin içindeki saf enerji onu etkiledi. Aralarında bir bağ oluştu.
Börte, her gün ormana gidip kurtla buluşmaya başladı. Aralarındaki iletişim dili sözcüklerden ziyade kalplerinden gelen bir anlayışla şekilleniyordu. Birlikte oyunlar oynadılar, yemek yediler, hatta zaman zaman birlikte uyudular.
Köydeki insanlar, Börte'nin kurtla dost olduğunu duyunca endişe duydular. Kurtlar genellikle tehlikeli sayılırdı ve onları uzak tutmak geleneksel olarak doğru kabul edilirdi. Ancak Börte'nin ailesi, kızlarının kalbindeki saflığı ve kurdun da aslında bir tehdit olmadığını fark ettiler. Börte'nin anlattıkları ve gösterdiği sevgi ve anlayış, köyün insanlarını da etkilemeye başladı.
Zaman geçtikçe, Börte ve kurt arasındaki bağ daha da güçlendi. Börte, kurdun insanlar için bir tehdit olmadığını kanıtladı. İnsanlar, kurdun da doğanın bir parçası olduğunu ve onunla barış içinde yaşamanın mümkün olduğunu gördüler.
Bir gün, köy bir avcılar tarafından tehdit edildiğinde, kurt ortaya çıktı ve köyü savundu. Kurt, köy halkının hayatını kurtardı ve böylece insanlar kurdun gerçek niyetini ve Börte ile olan dostluğunu anladılar.
Börte ve kurtun hikayesi, köyde bir efsane haline geldi. İnsanlar, doğanın gücünü ve sevginin her türlü engeli aşabileceğini öğrendiler. Börte ise doğanın ve hayvanların dilini anlayan bir kız olarak büyüdü, insanlarla doğa arasında köprü oluşturdu.
Ve böylece, küçük Börte ile kurt arasındaki güzel dostluk, birçok insanın kalbinde umut ve anlayış tohumları bıraktı.